Yazın yaşamımızda Türk Roman ve Öykü Sanatına musallat bir düzine ödülün sinsi ya da açık çabalarına ve de çok ünlü eleştirmenlerimizin, dünkü yargılarından afili bir çark edişle, 110 yıllık gelişme sürecinde köşe taşları değerindeki onca yapıtı görmezlikten gelip yok saymalarına, ya da alafranga tutkusunun dürtüsüyle bu yapıtları geçen yüzyıl kahvehane meddahlarının kültürsüz söyleşilerine benzeterek aşağılamaya kalkışmalarına karşın, benim 70 yaşın doruğundan gördüğüm şudur:
Türk roman ve öykü sanatı, her on yılda bir içine düştüğümüz toplumsal bunalımdan daha güçlenerek çıkmakta, çizdiği sanat eğrisi de olumlu yönde ve de yukarıya doğru gelişmektedir. Enflasyonun, yanlış kültür politikalarının yayın yaşamını aşılması güç engellerle zorlaştırmasına karşın roman ve öykü sanatına gönül vermiş kız-erkek genç yazarlar daha kalabalık bir kadro oluşturmaktadırlar. Ortaya koydukları ilk yapıtları da sağlam yapılan
, özgün biçim ve içerikleriyle kendilerinden önce yaratılmış yapıtlar arasında ışıltıyla göze çarpmaktadırlar. Hangi estetiği yeğlemiş olurlarsa olsunlar, bu altın beyinli çocuklar, inkarcı aç gözlülerce, meyvalı ağaçlar gibi, taşa tutulsalar da yazınımıza damgalarını vuracaklardır.
Müjde Alganer’in yeni kitabı raflarda
Petek Sinem Dulun’un yeni kitabı çıktı
Nobel adayları arasında bir Türk şair