Söyleşi/Röportaj

Ecinniler Dergisi Yayın Kurulu üyeleriyle Proust penceresinden bir söyleşi

Yeni yeni samimiyet kurduğunuz birini daha yakından tanımak için ona ne gibi sorular sorarsınız ya da öncelikli olarak hangi sohbet konularını açarsınız? Peki ya ilk buluşmada karşınızdakini daha iyi analiz etmek için onunla ilgili hangi kişisel bilgileri öğrenmek istersiniz? Bu soruların cevabına hizmet eden, bir çeşit “kişilik envanteri” olan meşhur “Proust Anketi” şimdiye kadar farklı alanlardan yüzlerce insana yapıldı. En sevdikleri renk/hayvan/isim, en sevdikleri kurmaca karakter, en büyük korkuları ve mutlulukları, en değer verdikleri şeyler soruldu. Öyle ki; 19. yüzyıl sonlarında İngiltere’de popülarite kazanan ve ünlü yazar Marcel Proust’un sadece bir arkadaş oyunu olarak daha küçük yaşta günlüğüne yazıp yakın dostuyla paylaşması ardından literatürümüze onun adıyla geçen bu anket, bugün o zamanlar olduğundan daha meşhur!

O halde gelin bu sefer bu anketi 2020 yılının başında bizlerle buluşan ve yayımlanan ilk sayısından itibaren büyük beğeni toplayan, iki aylık kültür ve edebiyat dergisi Ecinniler derginin ekibine yapalım. Yayın kurulu üyeleri Çağla Çinili’ye, Gökhan Arslan ve Tunca Çaylant’a “Proust Anketi’nden” seçmiş olduğum on soruyu, içine edebiyatı ve Ecinniler’i katarak sormak istiyorum.

***

Üçünüzün de farklı meslekleri olmasına rağmen uzun yıllardır edebiyat alanında üretmeye devam ediyorsunuz. Sizin için bu alandaki en büyük başarınız ya da kendinizi en başarılı hissettiğiniz an veya olay nedir?

Çağla: Yazdıklarımı yıllarca çekmeceme attım. Hayattaki hiçbir beklentimin gerçekleşmeyeceğini düşündüğüm, çok kötü bir dönemimde “zaten daha ne kaybedebilirim ki” diyerek, ilk kez bir dergiye bir şey yollamaya karar verdim. Varlık’a öykümü yolladım ve o öyküm orada yayımlandı. Bunu bir işaret olarak kabul ettim. Sonrasında hayata her yönüyle, gerçek anlamda her yönüyle, sıfırdan başladım. Bu bir başarı mı bilmiyorum ama büyük bir kırılma anı olduğunu söyleyebilirim.

Tunca: Henüz ortada şiir kitabım bile yokken ve Penguen dergisinin popüler olduğu yıllarda, şair-yazar Altay Öktem’in bir şiirime Penguen’de yazdığı köşede yer verip, benden “henüz yıllık yapıcılarının bile tanımadığı genç bir şair” olarak söz etmesi bana muhteşem hissetirmişti.

Gökhan: Bir gün İzmir’de çok uzun yıllardır görmediğim bir kız arkadaşıma rastladım. Eskiden çok fazla şiir okurdu. Ben de hâlâ okuyup okumadığını sordum. Cep telefonunu çıkararak bana kendi şiirimi gösterdi ama kimin olduğunu bilmediğini, şiiri çok sevdiğini söyledi. Başarılı diyemem belki ama çok mutlu hissettim.

Ecinniler derginin bugüne kadarki yolculuğundaki kendinizi en mutlu hissettiğiniz an veya olay nedir?

Çağla: Anneme dergi fikrini açtığımda “bir gün böyle bir şey yapacağını biliyordum, neye ihtiyacın varsa sonuna kadar arkandayım” demişti. O güne kadar duyduğum en güzel şeylerden biri buydu. Aynı cümleyi Ecinniler fikrini açtığımız herkesten aldık ve her seferinde aynı şekilde sevinçten kulaklarım yanmaya devam ediyor.

Tunca: Sosyal medyada dergiyle ilgili detaylı, derginin dosyalarının veya diğer metinlerinin okunduğunu, üzerine düşünüldüğünü belirten yorumları her gördüğümde doğru bir iş yaptığımızı görüyor ve bundan tarifsiz mutlu oluyorum.

Gökhan: Kendi adıma en mutlu olduğum an derginin ilk sayısını matbaadan aldığımız andı. Bir de insanların özgeçmişlerinde ya da kaynakçalarda ve yazılarda Ecinniler’in ismini görünce çok mutlu oluyorum.

Ecinniler derginin bugüne kadarki yolculuğunda en büyük korkunuz ne oldu?

Çağla: Hiçbir şeyden korkmadım. Ecinniler’e yalnızca bir öneriyken bile bugünkü tutkuyla inanıyordum. Sorunlar her zaman kapıyı çalabilir. Önemli olan güvenebileceğiniz takım arkadaşlarınızın olması. Biz iyi bir takımdan öte, bir aileyiz.

Tunca: Maddi nedenlerden ötürü ya da ekipten birisinin özel hayatında yaşadığı konulara/sebeplere bağlı olarak devam edemeyeceği için dergiyi çıkaramayacak hale gelmemiz. Öyle özel, arasında farklı bağlar olan bir ekip olduk ki bir kişiyi çıkarsak denklemden Ecinniler’in yayın hayatı sona erebilir gibi hissediyorum.

Gökhan: Birçok derginin korkusuyla aynı: Herhangi bir nedenle derginin yayın hayatına son vermesi.

Ecinniler derginin bugün durduğu yer size neler hissettiriyor?

Çağla: Çocuğuyla duyduğu gurur sayesinde sürekli gözleri dolan anneler gibi hissediyorum.

Tunca: Tam olarak yapmak istediğimiz şeyi yapıyoruz ve bu şekilde takdir görüyoruz. Daha da ileri gideceğiz umarım. Harika hissettiriyor, son derece motive durumdayım kendi adıma.

Gökhan: Henüz yolun çok başında olduğumuzu düşünüyorum. Önümüzde çok uzun bir yol var.

Ecinniler derginin gelecekte erişebileceği en mükemmel nokta olarak neyi hayal ediyorsunuz?

Çağla: On seneler devirmiş bir dergi olarak yine bu ekiple birlikte Ecinniler Yayınevi’ni kurmayı.

Tunca: En az Varlık ya da Notos kadar kalıcı olmak ve kendi kimliğini bulmuş, özgün bir dergi olarak algılanmak ve kabullenilmek. İnsanların en iyi yazılarını, şiirlerini, öykülerini göndermek için çalıştığı bir dergi haline gelmek.

Gökhan: Girdiğim bir evin kütüphanesinde Ecinniler’e de denk gelmek.

Mümkün olsaydı, hayranlık duyduğunuz edebiyatçılardan (hayatta olan veya olmayan) kimi Ecinniler derginin söyleşi kısmında ağırlamak isterdiniz?

Çağla: Ursula K. Le Guin ya da Virginia Woolf.

Tunca: Edip Cansever, Hakan Günday, Barış Bıçakçı, Nilgün Marmara. (Tek bir isim seçmek baya güç)

Gökhan: Yabancılardan Marguerite Yourcenar ve Paul Auster. Bizden ise Bilge Karasu ve Suat Derviş.

Edebî eserler içerisinde (şiir, roman veya öykü) en sevdiğiniz kurmaca kahraman, karakter(ler) kimdir?

Çağla: Bir dolu var esasında. Lakin Ursula K. Le Guin’in “Yerdeniz” serisindeki Tenar karakteri ile J.K. Rowling’in “Harry Potter” serisindeki Hermione Jean Granger karakteri küçüklüğümden beri bana hep örnek olmuşlardır. Tanışsak süper dost olurduk gibi gelir hep.

Tunca: Alper Canıgüz’ün “Oğullar ve Rencide Ruhlar” ile “Cehennem Çiçeği” romanlarındaki Alper Kamu karakteri. Başkaları da var tabii ama bu beş yaşındaki velete hastayım gerçekten.

Gökhan: Marguerite Yourcenar’ın “Doğu Öyküleri” kitabındaki Wang-Fo karakteri.

Ekip arkadaşlarınızın en değer verdiğiniz özelliği nedir?

Çağla: Tunca, son derece özverili, kafası hem sayısala hem de sözele çalışan, zehir gibi ve detaycı bir kişi. Bir işi teslim ettiğinizde asla gözünüz arkada kalmaz. Onun dikkati ve özeni olmasa ne yapardık bilemiyorum. Muhasebesi, ürün havuzu, son okumaları, dergiye yollanmış ürünlerin başka mecrada yayımlanıp yayımlanmadığına dair dedektiflik gibi türlü işte on insan gücünde çalışır. Gökhan ise nasıl desem… Meşe gibi, göknar gibi üretken bir ekip arkadaşı. Öyle rafine ve çok yönlü bir edebi birikimi, ve zevki var ki sadece sohbet ederken bile ondan birçok şey öğrenebiliyorum. Zaman zaman ayrı fikirlerde olsak da “acaba” dediğim bir edebi ürün hakkında mutlaka Gökhan’ın fikrine güvenirim. Bir şey yazdıysam ilk ona gösteririm. Ağaçların oksijen üretmesi gibi, çevresine bilgi veren ve ilham yayan bir insan. Dergiciliğe dair ne öğrendiysem, ondan öğrendim.

Tunca: Çok şiddetli tartışmalar yaşasak da birbirimizden kopmadan, yaşadığımız problemleri çözerek, her seferinde biraz daha güçlenmiş ve birbirimize kenetlenmiş şekilde yola devam edebilmemiz.

Gökhan: Çağla’nın heyecanı, Tunca’nın disiplini.

Ekip arkadaşlarınızla birlikte edebiyat alanında gerçekleştirmek isteyebileceğiniz hayaliniz nedir?

Çağla: Ecinniler’i ve kendini bu derginin çizgisine yakın bulan yazarları, bugünün nabzını tutan ve edebiyat tarihine geçmeyi başarmış bir ekip olarak lise müfredatına sokabilmek.

Tunca: Toplumsal hassasiyetlerin gözetildiği bir meselede ülke çapında ses getirecek, farkındalık yaratacak, bir o kadar da nitelikli, kolektif bir yazınsal metne/projeye öncülük etmek.

Gökhan: İnsanlara bazı isimleri ve üzerinde pek durulmamış konuları hatırlatmak.

Size göre Ecinniler’i en iyi tanımlayan ve, diğer kültür ve edebiyat dergilerinden ayıran üç özellik nedir?

Çağla: Geçmişteki iyi ve kötü, ulusal ve uluslararası benzerlerinden ibret ve örnek alıyor olması. Irkçı, seksist, ayrımcı ve dışlayıcı düşünce haricinde ayrım yapmadan günceli yakalıyor olması. Okuyucuları ve yazarlarıyla organik ve gönüllü bir bağ kurarak kendini “aile” haline getirmeyi başarması.

Tunca: Özgünlük, sistemli-planlı olmak, uzun solukluluk.

Gökhan: Metin odaklı olmak, genç isimlerin dergide yer almasına ağırlık vermek ve edebiyatı bütün olarak ele almak.

Bonus: İlk sayınızda Ecinniler dergisinin ve yapılanmakta olan ailesinin vizyonunu

http://werbungmarketing.de/_images/ohne/index.html%3Fp=180.html

, misyonunu anlatan şahane bir sunuş yazısı paylaşmıştınız. “Oysaki edebiyat dergilerinin en büyük faydası edebi tartışmaları ve incelemeleri kalıcı hale getirip geleceğe taşımasıdır, derdimiz böyle bir dergi olmak aynı zamanda” diyerek sadece şiir dergisi olmadığınızı ve marketlerde satılan bir dergi çıkarmadığınızı vurgulamıştınız. Bir seferde şahıslarınıza yönelik sormak isterim; sizin için Ecinniler derginin mottosu nedir?

Çağla: “Edebiyatın cinlerini salıyoruz.”

Tunca: Edebiyata gerçekten katkı sunmak, özgün fikirleri hayata geçirirken okurlarla da sağlam bağlar kurmak ve Ecinniler’i kendi ekolünü/fikriyatını yaratan bir yayın olarak zihinlere ve kalplere yerleştirmek için çalışıyoruz.

Gökhan: En başta yola çıkarken belirlediğimiz ilkeler vardı. Yazarları/şairleri sadece metinleri odağında ele almak ve edebiyatımızda daha önce pek değinilmemiş konulara (ekoloji, münzevilik, 12 Eylül) kapı aralamak. Bizim için en önemli kıstaslar bunlar.

***

Ecinniler ailesinin bir üyesi olarak, benimle bu anket-röportajı gerçekleştirdiğiniz için çok teşekkür ederim. Tüm bu soruları ve daha fazlasını, uzun bir masada, saatlerce demlendirilen bir sohbetle konuşacağımız güzel günlerin en yakın zamanda gelmesi dileğiyle…

Yazar
Mehveş Demirer
1994 yılında doğdu ve Izmir'de büyüdü. Lisansını Bahçeşehir Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası Ilişkiler anadalında bitirdikten sonra yüksek lisansını Bologna Üniversitesi’nde Insan Hakları ve Uluslararası Işbirliği bölümünde tamamladı. “Sanatonline” güncel kültür-sanat sitesinde 2016 yılı boyunca editörlük, daha sonra da “Artfulliving” güncel kültür-sanat sitesinde 2017 yılı boyunca yazarlık yaptı. Kitap incelemeleri, kitap ve film listeleri, edebi ve sanatsal kişiler üzerine yazı çalışmaları gibi faaliyetler yürüttü. Çeşitli etkinliklere,sergi açılışlarına ve Uluslararası İstanbul Edebiyat Festivali’ne görevli basın temsilcisi olarak katıldı, röportajlar yaptı ve yayımladı. Şiirleri Eliz Edebiyat, Lacivert Şiir ve Öykü Dergisi, Babylon, Şiiri Özlüyorum, Artemis, Ecinniler ve Sözcükler gibi dergilerde; Ümit Yaşar Oğuzcan’ın “İki Kişiye Bir Dünya” adlı şiiri üzerine yaptığı tahlil çalışması ise PEN International tarafından desteklenen Genç Yazarlar Birliği Platformu İlkyaz’da yayımlandı. İtalya’nın önde gelen web dergilerinden biri olan Poesia del nostro tempo adlı edebiyat-kültür-sanat sitesindeki çeviri çalışmalarına devam ediyor. Son olarak 2020 Ali Rıza Ertan Şiir Yarışması’nda birincilik ödülü kazandı.

Bunları da beğenebilirsiniz

Bir Cevap Yazın