Öykü

Dava

Çilem DOĞAN’a, ve erkek şiddetine maruz kalan tüm kadınlara…

İlk kez o gün mahkeme salonunda gördüm. Eğmiş başını, durumu kabullenmiş, sessizce hakkında verilecek hükmü bekliyordu. Onun dışında herkes onun hakkında konuşuyor, anlatıyor, savunuyor, suçluyordu. O ise boynundaki fuların ucunu çekiştiriyor, önüne bakıyor ve susuyordu. Sonra sıra ona geldi. Usulca kalktı yerinden. Sanırsın rüzgârda bir dal kımıldadı. Öyle naif, öyle kırılgan, bu kadının nasıl olurda sevgilisini öldürdüğünü aklım almadı. Elini uzatsa kuşlar konar, konuşsa ağzından kelebekler çıkar, öyle narin, güzel, kibar. Ama gel gör ki sevgilisini on bıçak darbesiyle öldürmüş. İnanamadım, zaten en çok da inanamadığım için katılmıştım duruşmaya.

Her hafta bizim derneğe mailler gelir çağrılar yapılır biz de dernek olarak bir temsilci ile veyahut kalabalık bir ekiple katılır kadınların yalnız olmadığını arkalarında olduğumuzu göstermeye çalışırız. Songül’ün fotoğrafını görünce içimde bir yer inanamadı, iddiaya göre Songül sevgilisini on bıçak darbesiyle hunharca öldürmüş sonra da cesetten kurtulmak için evinin bahçesine bir çukur kazmaya kalkmış ama komşuların ihbarı üzerine daha gömemeden yakalanmış. Davayı izlemeye karar verdim. Çağrı metnine Songül’ün yandan güldüğü bir fotoğrafını koymuşlar kâkülleri yüzüne düşmüş, ela gözleri çakmak çakmak, üzerinde kırmızı V yakalı bir bluz altında bir kot pantolon nerede olduğunu çıkaramadım fotoğraftan lakin mutlu olduğu belli. Fotoğrafı çeken her kimse onu severek bakmış herhalde sevgilisi olmalı. Bir de adamın resmini koymuşlar karayağız yakışıklıca bir delikanlı olsa olsa Songül’den birkaç yaş büyük. İkisinin de hali tavrı ne ölmeye uygun ne de öldürmeye. Baksan alelade bir çift, anlam veremedim. Detay vermemişler, metinde ölenin ve öldürenin adları soyadları, hepsi bu işte. Songül Özgü öldürdü Hikmet Babalı öldü.

Mahkeme salonunda Songül’le göz göze gelince bir şeylerin ters gittiğini anladım. Bu gözler durduk yere adam öldürecek cinsten değil. Ufak tefek bir kadın olsa olsa benden beş santim uzun, yani de ki 1.60 – 65 nasıl olmuşta bu karayağız delikanlıya gücü yetmiş.

Mahkeme başladı her zamanki giriş faslı ama benim gözüm Songül’de, ne anlatacak onu merak ediyorum. Mahkeme başkanı Songül’e söz hakkı verdi nihayet, “anlat kızım sen mi öldürdün?” dedi. Songül yerinden kalktı, bir yaprak kımıldar gibi. Ağzından sözcükler tane tane döküldü.

“Hakim Bey ben bu adamı sevdim hem de çok sevdim. Bana ne sözler verdi bir bilsen, ‘seni çok seviyorum’ dedi, ‘sensiz ölürüm’ dedi, ‘beni bırakırsan yaşayamam’ dedi, böyle böyle gönlüme girdi. Evliydim, kocamdan memnun değildim, çalıştığım iş yerine komşu dükkandaydı. Gide gele gönlümü kaptırdım. Şimdi sen diyeceksin evli kadın yollu olmasa ne işi var başka adamla. Ama Hakim Bey evliydim dediysem gönül rızası değil. Daha on beşimdeydim, babam olacak pezevenk kumar borcuna karşılık sattı beni kocama. Kötü adam değildi ama bir iyiliğini de görmedim. Gerdek gecesi korkumdan altıma işedim Hakim Bey, ağlaya ağlaya gözüm çıktı. Benim eski kocam önce bebe avutur gibi kucağına aldı, sallaya sallaya sakinleştirdi de sonra becerdi. Öyle iyi adamdı işte. Aç açıkta kalmadım, bazı bazı dayağını yedim, bazı lafını işittim öyle böyle devirdik 12 yılı. On yedi yaşımda anne oldum. Daha ben bazı geceler altımı ıslatırdım anne olduğumda. Hele eski kocam üst üste birkaç kez üstümden geçsin afedersiniz büyük abdestimi tutamadığım olurdu. Ama gel gör ki anne oldum. Hep diyorum Hakim Bey babam olacak adam mezarında ters dönsün, yılan çıyan dolsun mezarına, rahat yüzü görmesin. Bu gün ben onun yüzünden böyle oldum.

Kınamayın Hakim Bey, ben de sevilmek istedim. O dizilerdeki gibi, filmlerdeki gibi. Beni de çok seven, uğruma divane olan, elinde bir buket çiçekle kapıma gelenim olsun istedim. Şöyle dizinin dibine oturunca saçımı okşasın, elimi tutsun istedim. Ben sevmek istedim Hakim Bey. Ayıp mı, günah mı? Hem ayıpsa da bana, günahsa da.

Gel zaman git zaman kocamdan boşanmayı kafama koydum. Ama ortada bir çocuk var. Çalışıyorum ama yine de gözüm yemedi. Bu Hikmet ‘sana sahip çıkarım’ dedi, ‘kol kanat gererim’ dedi; gerdi de sağ olsun.  Üç yılı var beraber yaşıyoruz, yani yaşıyorduk. Nikah kıymadı, ‘bizim sözümüz nikah kızım dedi, güvenmiyor musun?’ dedi. Güvenmiyordum Hakim Bey ama ne yapayım elim mahkum. Bir çocukla, dul bir kadın, biraz da elin yüzün düzgünse çok zor Hakim Bey. Kızın var mı bilmem ya da bir bacın ama sen de duyarsın sağdan soldan. Koca hakimsin, yalnız dul kadın nasıldır milletin gözünde bilirsin. Sesimi çıkarmadım, peki dedim beraber yaşıyoruz zaten, konu komşuya ‘kocam’ dedim, gelip nüfusumuza bakacak değiller ya. Başlarda her şey çok güzeldi. Ben on iki yıl kocamdan görmediğim değeri gördüm, sevgiyi gördüm. Sonra sonra buna bi haller oldu. Bunun hali tavrı değişti, beni iyiden iyiye kıskanmaya başladı. ‘Kocasını bırakıp kaçan bana neler yapmaz kesin beni de aldatıyorsundur’ diye başımın etini yedi. ‘Niye onu giydin, niye beş dakika geç kaldın, makyajı fazla mı yaptın?’ derken bir de içkiye düştü, evvelden de içerdi ama keyif için.

Yatakta da istekleri bitmez oldu, ‘sen öğrenmişsindir numaralar ne de olsa gezdin geldin bana hadi marifetini göster’ der üstümü başımı parçalar oldu. Ben önceleri boşanmayı kafama koyunca “Sevdanın karşısında hayatın ne önemi var” derdim, hani Şener Şen bi filminde diyordu ya o hesap. Ama anladım ki benim içine düştüğüm sevda değilmiş ben ayağımla bir cellada teslim olmuşum.

Bir zaman da böyle sürdü. İçmediği zaman eski Hikmet olurdu, yine beni seven, sahip çıkan. Ama içtiği gün burnumuzdan gelirdi.

Şimdi uzatma kızım sadede gel diyorsundur içinden. Velhasılı Hakim Bey olayın olduğu gün yani Hikmet’i öldürdüğüm gün, Pazar günü, sabah kalktık kahvaltımızı yaptık. Bu hemen kahvaltıdan sonra başladı içmeye. ‘Hikmet yapma etme’ dedim ama dinlemedi. İçtikçe azıttı. En son benim kızın yanında benim üstümü başımı çıkarmaya kalktı. ‘Hikmet ne yapıyorsun çocuk var, ayıp’ dedim. Ben böyle deyince üstümden bir hışım kalkıp benim kızın kolundan tuttu. ‘O da öğrensin annesi gibi orospuluğu şimdiden, daha körpe iyi para kazanır. İlk de bana düşer’ dedi. O böyle deyince Hakim Bey benim başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Benim kız daha 13 yaşında. ‘Hikmet abi’ derdi buna, bir abi bilmişti kendisine. Kızımın gözünde benim gerdek gecesi kocamın karşısında ki bakışımı gördüm. Böyle Hakim Bey kalbimin ortasına bir bıçak saplanmış gibi oldu. Elim ayağım boşaldı, gözüm karardı. Sonrasını hayal mayal hatırlıyorum. Hikmet benim kızı sürüklemeye çalışadursun mutfaktan bıçağı kaptığım gibi başladım sallamaya. Neresine denk getirirsem sapladım. Çıkardım bir daha sapladım. Çıkardım bir daha sapladım. Ne zaman öldü bilmiyorum. En son benim kız ellerime sarıldı ‘anne yeter’ diye, öyle durdum. Ölünün başında bir müddet oturdum, öylece baktım yüzüne. Sevdiğim adam bu muydu diye? Çok düşündüm Hakim Bey hemen polisi arayıp teslim olmayı ama benim kız daha çok küçük, çok körpe. Babası olacak adam ‘anası orospu olanın kızından fayda gelmez’ diye epeydir kızın yüzüne bile bakmıyor. Kimim kimsem yok ki emanet edeyim. Ne yalan söyleyeyim aklıma ilk önce kızı sonra da kendimi öldürmek geldi. Ama kıyamadım. Daha kızımın saçı iki belik örgülü Hakim Bey, ben onu her akşam koynumda seve seve uyuturum. Nasıl kıyarım yavruma. Sonra karar verdim, ölüyü gömüp kızı da alıp başka yere gitmeye. Lakin beceremedim Hakim Bey. Kızımı koruyum derken büsbütün attım leş kargalarının ortasına. İşte karşınızdayım Hakim Bey, neyse cezam bilin de olanları ona göre verin.”

Savunması bitene kadar bir damla yaş düşmedi Songül’ün gözünden. Tane tane anlattı. Bir ahbabıyla kahve içerken içini döker gibi samimiydi. Tüm salon çıt çıkarmadan dinledi. Hakim kafasını eğdi, bir müddet düşündü. Sonra ara talep etti. Songül yerine oturdu, kafasını eğdi bir daha da kaldırmadı.

Ara verilince Hikmet’in kardeşleri Songül’e saldırmaya kalktı. “Orospu kardeşimizin başını yedin” diye. Songül bir kez bile kafasını kaldırıp o tarafa bakmadı. Bir eski zaman yazıtı gibi dimdik durdu karşılarında.

O gün mahkeme yeni tanıkların dinlenmesi ve Songül’ün kızının ifadesinin alınması için ertelendi. Ben salondan çıktığımda dokunsan ağlayacak gibiydim ama Songül’ün gözünden düşmeyen yaşı ben akıtırsam ona haksızlık edecekmişim gibi sıktım dişlerimi. Kim haklı kim haksız, katil mi yoksa maktul mü, kim kurban kim cellat birbirine girdi içimde. Lanet ettim hepsine.

Yazar
Gonca Atalay
1986 yılında Yozgat’ta doğdum, 1990 yılından beri Ankara’da yaşıyorum. Karadeniz Teknik Üniversitesinde Uluslararası İlişkiler okudum. Çalışma hayatıma ikiz kızlarımdan sonra kısa bir mola verdim. İlkokul sıralarında başladığım yazma ve okuma çalışmalarım kızlarımdan kalan zamanlarımda halen devam ediyor. 2018 yılında UMAG’da yazma üzerine verilen seminerlere katılarak Gürsel KORAT, Mehmet EROĞLU, Çiğdem ÜLKER gibi isimlerle çalışma imkanı buldum. Öykülerimden bazıları Ada, Edebiyatist gibi dergilerde yayımlandı. Edebiyatın yanı sıra uzun süredir fotoğrafçılık ile de ilgileniyorum. Çeşitli karma sergilerde fotoğraflarım sergilendi.

Bunları da beğenebilirsiniz

Bir Cevap Yazın