Makale

Dünyadan bir Eco geçti

Alessandria doğumlu Umberto Eco, beş yıl önce bugün, arkasında onlarca deneme, roman, edisyon ve üniversite tezi bırakarak 84 yaşında aramızdan ayrıldı.

Kendisini “Foucault Sarkacı” -ileri zekâyla kurgulanmış konuyu kusursuz bir dil yatağının üzerine sermiş- romanı vesilesiyle tanıdım. Akabinde beni Italo Calvino, Dino Segre (nam-ı diğer Pitigrilli), Jorge Luis Borges, Roland Barthes ve Tommaso d’Aquino gibi kendi çağını gelecek zamanlara mühürlemiş isimlerle bir araya getirmiş ve tanıştırmıştır.

Eco, kaleme aldığı denemeleri ile niş bilgilere, günlük yaşamda fark edilemeyen mizahi noktalara, güzelliğe, çirkinliğe, budalalığa, Orta Çağ tarihine, göstergebilime, ,içsel eleştiriye öyle güzel temas etmiştir ki öğrenilenleri enfes bir yemek gibi kolay yahut zor hazmeder ve tabakta bir şey bırakmış mıyım diye bir parça ekmekle sayfalarda gezinip durursunuz. Herhangi bir dönemde yazmış olduğu eserlerinde (son dönemindeki eserlerini her ne kadar istemese de MS Word’de yazmak durumunda kalmıştır.) şarap misali ham notaların acılığını veya bottle shock* etkisini asla görmezsiniz. Zira yazmaya başladığı ilk zamanlarda yıllanmış bir Barolo** şarabı olarak karşımıza çıkmıştır. Yazıları ile okuyucusunu daima diri, meraklı tutan ve nesiller boyu edebiyat dünyasında adeta bir olimpiyat meşalesi olarak taşınacak entelektüel nosyonun vücut bulmuş halidir.

Eco, sıra dışı ve muazzam derinliğe sahip bir dost olmakla birlikte kâh sert kâh dalga geçen, stereotip düşüncelerden sıyrılmış, bilginin ete kemiğe büründüğü bir yol gösterici olmuştur benim için. Önümüzdeki dönemlerde, hangi Dante’nin rehber Vergilius’ı veya hangi Goethe’nin Mefistofeles’i olacak kendisi kim bilir.

Beni derinden sarsan edebi kayıplardan biridir Umberto Eco. Corriere della Sera***, büyük kaybı son dakika haberi olarak telefonuma ilettiğinde, Dante’nin 9 katlı cehennemi girift halde yüreğime saplandı adeta.

“La vita è bella” filminden de tanıdığımız Oscar ödüllü İtalyan aktör Roberto Benigni, cenaze töreni sonrasında ne de güzel ifade etmiş: “Onun gibiler gökte değil yeryüzünde olmalılar”.

Keşke!

Işıklar içinde uyu büyük insan.

*    Şişe hastalığı tanımı da kullanılan, şarabın ilk şişelenme anındaki şokudur. Burunda, şarabın meyvemsi ve diğer notalar hissedilmez olup geçici bir durum teşkil eder.

** Kralların şarabı olarak da adlandırılan, Kuzey İtalya’nın Piemonte bölgesinde yapılmakta olup   yıllanmaya uygun ve yüksek segmentli şaraplar.

*** Milano merkezli günlük gazete.

Yazar
Serhat Can Alkan
1987 yılında Eskişehir'de doğdum. Süleyman Demirel Üniversitesi Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği bölümünü bitirdim. Daha sonraki yıllarda ise Galatasaray Üniversitesi'nde Endüstri Mühendisliği dalında yüksek lisansımı tamamladım. İstanbul'da "Siber Güvenlik" alanında mühendis olarak çalışmaktayım. Bateri çalmak ve vaktimden bolca zaman artırarak -özellikle tarihi hususlarda- metin incelemeleri yapmak öncelikli hobilerim arasında yer almaktadır.

Bunları da beğenebilirsiniz

Bir Cevap Yazın