Makale

Hüzün Mülkün Temelidir / Sevgi Soysal’ın Ardından – 2

Ölüm haberini alınca, farkında bile olmadan, Londra’dan yazdığı mektubu yeniden okumağa başladım. Mektubun sağ üst köşesinde “12 Ekim Londra” yazıyor. Sağlık durumu hakkında ayrıntılı bilgi verdikten sonra şöyle diyordu: “Sağlığım konusunda yazdıklarım sana karamsar görünmesin. Burada oldukça bilinçli ve tuzlu bir tedavi altındayım.” Daha ilerde de şöyle: “Çok şükür, ben kendisini ölümsüz sanan, ve hep başkaları öldükçe, kendi ölümlülüğünü de hatırlayıp gözyaşı dökenlerden değilim.” O koşullar içinde de çalışmayı düşünüyor, çalışmayı sürdürüyordu Sevgi Soysal: “Bir kez, yeni roman üstüne çalışmak için, burada daha çok zaman bulabileceğim.”

O mektubu yazalı aşağı yukarı kırk gün olduğuna göre Sevgi Soysal yeni romanı üzerinde çalışmak için gerekli zamanı bulamadan öldü.

Sevgi Soysal’ın ölümü herhangi bir ölüm değil; 12 Mart’la 12 Mart döneminin hapisleriyle, sürgünleriyle birlikte anılacak bir ölüm. Bunun bilincinde olan Sevgi Soysal, ölümünden önce yayımlanan iki kitabında “Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu” ile “Barış Adlı Çocuk”ta, 12 Martı insanî açıdan ele alıyor ve bütün gayrıinsanîlîğiyle gözler önüne seriyordu. 12 Mart’ın insanları ne hale getirdiğini en iyi o iki kitap, yavaş yavaş ölüme yaklaşan bir insanın yazdığı o iki kitap açıklar.

Yaşama sevinciyle dolu bir insandı Sevgi Soysal; yaşama sevinci, espri makinesi gibi işleyen bir zekâ, pırıl pırıl bir akıl ve tertemiz bir yürek… Alışılmış yargılara, hazır doğrulara aldırmayan, herşeyi yeniden araştırmak gereğini duyan bir yazardı Sevgi Soysal… Kendisinden “…dı” diye söz etmeye alışmak çoğumuza çok zor gelecek bir yazardı…

“Yürümek” romanını düşünüyorum. TRT başarı ödülünü alan o roman için neler çektirmişlerdi Sevgi Soysal’a! Oysa Sevgi Soysal, hiçbir romancımızın göze alamadığı bir gözü peklikle, kadın-erkek ilişkilerini inceliyordu bu romanında. “Yürümek”in arkasından “Yenişehir’de Bir Öğle Vakti” gelmişti. Sevgi Soysal’a Orhan Kemal Roman Armağanı kazandıran bu roman, özellikle gençlik eylemlerine getirdiği olumlu eleştiri ile dikkat çekiyordu. Sevgi Soysal, toplumsal roman yazmak savıyla ortaya çıkmadığı halde toplumsal sorunları çok ilginç bir biçimde gözler önüne seriyor ve doğru saptamalarda bulunuyordu. Son romanı “Şafak” ise, herşeyden önce, Sevgi Soysal’ın artık sağlam bir roman yapısına vardığını gösteriyordu. Sorular getiren bir romandı “Şafak”: Yaşamanın içinden gelen ve kişilerin başkalarına değil kendi kendilerine sordukları sorular; yakın geçmişin özeleştirisi ile gerçeğin sorumluluğundan çıkan, yaşamak kadar gerçek sorular.

“Sevgi Soysal” adı, Sevgi’yi yakından tanımayanlar için, hep başarılı bir roman ve hikâye yazarını anımsatacak. Oysa Sevgi’yi yakından tanıyanlar için, onun dostluğunu, arkadaşlığını, sohbetlerini bilenler için “Sevgi Soysal” adı, romanlarının, hikâyelerinin ötesinde bir anlam taşır. Onu hep saygılı bir sevgiyle anacağız.

Bugün 23 Kasım. Dışarda kül rengi bir gökyüzü ve usul usul yağan bir yağmur. Ve ben sabahtan beri ünlü bir cümleyi değiştirerek tekrarlayıp duruyorum: “Hüzün mülkün temelidir”.

Fethi Naci Politika (24 Kasım 1976)

Yazar
Dinozor Belge
Edebiyat Dergileri arşivlerinden bulunup, sizlerle paylaşılan makaleler.

Bunları da beğenebilirsiniz

Bir Cevap Yazın