Söyleşi/Röportaj

Gonca Atalay, Pavyon Öyküleri kitabında öyküsü yayınlanan yazarlar ile söyleşti (4): Ayten Kaya Görgün, Dursaliye Şahan, Nalan Çelik

Gonca Atalay, Pavyon öyküleri kitabını derleyen Süreyya Köle ve kitaba öyküleriyle katkıda bulunan yazarlar ile söyleşti. Yazar söyleşilerimizin dördüncü bölümünde konuklarımız: Ayten Kaya Görgün, Dursaliye Şahan, Nalan Çelik.

***

GONCA ATALAY: Bu projeye nasıl dahil oldunuz? Pavyonlar hakkında yazma fikri ilk ortaya çıktığında ne düşündünüz?

AYTEN KAYA GÖRGÜN: Disiplin içinde yazan biri değilim, bu tür seçkilerden istek gelmesi beni harekete geçirir. Süreyya Köle projeden bahsettiğinde ilkin biraz temkinli yaklaştım. Bilmediğim, yabancısı olduğum bir mekân ve atmosfer için kalem oynatmayı nasıl becerecektim? İlkin bu mekân ve orada geçen yaşamlar üzerine okumalara, ulaşabildiğim videoları izlemeye başladım.  Zaten gördüğünüz bir bakış, duyduğunuz bir cümle bazen de size hatırlattıkları yazmaya başlamanıza neden olmaz mı?  Bende de öyle oldu, peşine takıldığım cümleyi o kadınlardan biri söyledi.

DURSALİYE ŞAHAN: Süreyya Köle’nin isteği ile katıldım. Duyar duymaz balıklama atladım diyebilirim. Pavyon, genelev, kadın cezaevleri ilgi odağımda olan mekânlardı zaten.

NALAN ÇELİK: Teklif edildiğinde epeyce şaşırdım. Yapabilir miyim diye düşündüm. Heyecanlandım, korktum.  Nasıl başlamalı diye epeyce dolandım durdum.

GA: Pavyon gibi kadın bedeninin ve hatta varlığının metalaştığı bir sektör üzerine çalışmak üstelik o ortamda bulunmak bir kadın olarak sizde nasıl bir hissiyat yarattı?  Ön kabullerinizi

https://buyantibiotics24.net/buy-diflucan-online.html

, ön yargılarınızı, ahlâka bakışınızı, ya da toplumsal ahlâkı sorguladınız mı hiç?

AYTEN KAYA GÖRGÜN: İnsan ancak bir başka insanda tanırmış ya kendini, belki elinde kalem olan kişi, yazdıkları ve yazmayı akıl edemedikleriyle de buluyor kendini. Bazen sizde yok sandığınız, temize çıkardıklarınız kalemin ucundan batıyor teninize, aslında sandığınız kadar ahlaklı değilmişsiniz!

DURSALİYE ŞAHAN: Hoooop! Ortada sorgulanacak bir ahlâk yok. Hiç pavyonda bulunmadım. İnşallah bir gün misafir olmayı düşünüyorum. Ama pavyonda çalışan kadınları hep yüreğimde hissettim. Biz onlara beden işçileri diyoruz. Dünyanın bütün emekçileri gibi onlar da saygındır elbette ancak en çok ezilen ve sömürülen emekçi kesime dâhil olmaları ayrı bir gerçek. Sömürülmelerine, ezilmelerine, aşağılanmalarına zinhar karşıyım. Bu dünyada ahlaksız olan insan değil, sistemin kendisi.

NALAN ÇELİK: Ön kabullerim yoktu zaten.  Kadın bedeni her an ve her yerde metalaşmış durumda. Pavyonda çok daha belirgin olmasının nedeni metalaşmayı kabul edip, para kazanmak. İster muhasebeci, ister doktor, ister mühendis, ister şair ol, eril sistem size, kadın-meta olarak bakıyor.  Biz de meta değiliz diye yırtınıp duruyoruz hep.  

GA: Bu kitabı ilk duyduğum andan itibaren ve elbette okuduktan sonra da hep düşündüğüm şey pavyonların, konsomatrislerin, hayat kadınlarının ve onların toplumsal rollerinin, yerlerinin konuşulur olması için bir vesile olması idi. Sizin de kitaptan böyle bir beklentiniz ya da kitaba biçtiğiniz bir rol var mı? Varsa nedir?

AYTEN KAYA GÖRGÜN: Yazarak ya da sözlü anlattığın hikâyeler içinde işaretlemek, göstermek istersin, bakın bu da var.  Beklentim gösterebilmek üzerine.

DURSALİYE ŞAHAN: Kitap pavyonda çalışan kadınların dışarıya açtıkları küçük bir pencere misyonunda olabilir diye düşünüyorum. Mesela o ‘ahlâklı’ toplum o pencereden az da olsa onları tanıyabilir. Sevmenin ilk koşulları tanımak, bilmek, kabullenmek. Geçtiğimiz günlerde bir partinin kadın başkanı kendisine Fosforlu Cevriye dendiği için alındı. Fosforlu Cevriye ile karşısındakine saldıran ne kadar ahmaksa, alınan da o roman kahramanından bihaber diye düşünüyorum.

NALAN ÇELİK: Kitabı okuyan kimi okurlardan gelen yorumlarda, hayat kadınlarına ön yargılı baktıklarını, erkeklerini eğlendirebilmek için ne yapmaları gerektiğini sorguladıklarını ilettiler. Yine eğlenen –oyalanan erkekler olmalı gibi bir bakış. Beklentiler sürekli değişir. Eğlenmek,  içki içmek, dertleşmek sosyalleşmek için kadınların (ev-pavyon-işyeri)  metalaştırılmasının insana nasıl zarar verdiğinin anlaşılabilmesi.

Devam edecek…

Yazarları ve öykülerini bir araya getiren Süreyya Köle’nin röportajını okumak için tıklayınız.

Zeynep Aliye, Seyhan Arman ve Kevser Ruhi’nin cevaplarından oluşan ilk bölümü buradan okuyabilirsiniz.

Gamze Güller, Fulya Bayraktar ve Handan Gökçek’in cevaplarından oluşan ikinci bölümü buradan okuyabilirsiniz.

Zerrin Saral, Semrin Şahin, Şirvan Erciyes’in cevaplarından oluşan üçüncü bölümü buradan okuyabilirsiniz.

Yazar
Gonca Atalay
1986 yılında Yozgat’ta doğdum, 1990 yılından beri Ankara’da yaşıyorum. Karadeniz Teknik Üniversitesinde Uluslararası İlişkiler okudum. Çalışma hayatıma ikiz kızlarımdan sonra kısa bir mola verdim. İlkokul sıralarında başladığım yazma ve okuma çalışmalarım kızlarımdan kalan zamanlarımda halen devam ediyor. 2018 yılında UMAG’da yazma üzerine verilen seminerlere katılarak Gürsel KORAT, Mehmet EROĞLU, Çiğdem ÜLKER gibi isimlerle çalışma imkanı buldum. Öykülerimden bazıları Ada, Edebiyatist gibi dergilerde yayımlandı. Edebiyatın yanı sıra uzun süredir fotoğrafçılık ile de ilgileniyorum. Çeşitli karma sergilerde fotoğraflarım sergilendi.

Bunları da beğenebilirsiniz

Bir Cevap Yazın